Sinema & Dizi

Jaws: 50 Yıl Geçmesine Rağmen Hâlâ İkonik Bir Yaz Korku Filmi

Dehşet, genç bir kadının kumsalda neşeyle koşarak suya girmesiyle gün doğumunda başlar. Görünmez bir güç onu savurmaya başlar ve nihayetinde suyun altına çekene dek kıkırdamaları çığlıklara dönüşür; ardından gelen sessizlik daha da tedirgin edicidir.

Bugün tam 50 yıl önce vizyona giren Jaws, okyanusun derinliklerinde gizlenen tehlikelere odaklansa da, asıl korkusunu, hiçbir şeyden haberi olmayan turistleri dalgaların arasına çeken o sınırsız güneş ve kum ile yaratıyor. Yönetmen Steven Spielberg, suyun içinden geçen bir köpekbalığı yüzgeci gibi, yazın neşe dolu bir zaman olduğuna dair algımızı yok ediyor ve bunun yerine güneşi yakıcı bir terörle harmanlıyor. Kurgusal New England kasabası Amity Adası’ndaki kaygısız tatil mevsimi, onun merceğinden yüksek bir alarm durumuna dönüşüyor. Görüntü yönetmeni Bill Butler, sarı kıyılar ve mavi sulardan oluşan bir yaz paleti ile bir rahatlama ve keyif atmosferi yaratsa da, büyük beyaz köpekbalığı saldırıları başladığında bu palet kırmızı kanla delip geçiliyor.

Spielberg’in akvaryum yerine açık denizde çekim yapma ısrarı, Jaws’ı okyanusta çekilen ilk büyük sinema filmi haline getirdi. Bu, zorlu bir prodüksiyon sürecine yol açtı ancak nihayetinde filmin dehşetini, alışkın olduğumuz yaz sahnelerini bir kabus haline getirerek fazlasıyla gerçek kıldı. Hafif dalgalanan denizin ortasında bir kan fıskiyesi patlar. Dizi dizi bronzlaşmış bedenler, av olarak yeniden çerçevelenir. Küçük bir çocuk sarı şişme yatağıyla ilerler ancak yatağı kısa süre sonra sönmüş ve yırtılmış bir şekilde kıyıya vurur. Mayolar ve parlak şortların yerini siyah yas kıyafetleri alır. Turistlerin suya girdiği her sahne korku uyandırır. O çığlık bir sevinç çığlığı mı, yoksa bir yıkım mı? Suda yüzen o gri şekil bir bone mi, yoksa bir köpekbalığı yüzgeci mi? Kamera yüzeyin altına her daldığında, mide bulandırıcı bir beklenti hissi yaratır.

Dalgalara koşan tatilcilerin görüntüsü, zamanla ödül avcısı amatör köpekbalığı avcılarını taşıyan yelkenlilerin görüntüsüyle yer değiştirir. John Williams’ın neşeli müziği, güneşli bir günde kasabaya dışardan teknelerle gelen ziyaretçilerin gelişini duyurur; ancak onların plaj şemsiyeleri ve soğutucularla adayı doldurduğu sahnelerin arasına, polis şefi Martin Brody ve okyanus bilimci Matt Hooper’ın telaşlı takviye çağrıları serpiştirilmiştir. Turist dalgası adaya inerken, rahatsız edici bir düşünce belirir: Kaç tanesi evine geri dönecek?

Yaz, sadece Jaws’ın dehşetinin ortaya çıktığı bir ortam değil; aynı zamanda bu dehşetin sürmesinin de bir nedenidir. Köpekbalığı Amity çevresinde ilk kez dolaşmaya başladığında, 4 Temmuz tatil sezonuna yalnızca günler vardır. Kasabanın ekonomisi yaz turistlerine o kadar bağımlıdır ki, Brody kıyıya vuran parçalanmış bir cesedin ardından “Plaj Kapalı” tabelası asmak istediğinde, böyle tabelaların hiç var olmadığını keşfeder. Amity’nin belediye başkanı, sonraki saldırılara rağmen plajların açık kalmasında ısrar ederek, insan hayatı yerine sürekli olarak kârı önceliklendirir. İnkârıyla inatçı bir şekilde, “Bu, şimdiye kadarki en iyi yazlarımızdan biri olacak” der ve katliama tanıklık eden yerel halk bile başlangıçta plajın kapatılması ihtimaline karşı çıkar. Onlar, bu durum onları mahvedecek olsa bile, yazın tadını çıkarmaya kararlıdırlar.

Jaws’ın pazarlaması bile mevsime özgü unsurları kullandı. Yapımcı David Brown’a göre, filmin vizyon tarihi stratejikti ve “insanlar yazlık tatil beldelerinin sularına girmeye başladığında kasıtlı olarak ertelendi.” Diğer yapımcı Richard Zanuck ise, “Cankurtaranlar görev yerlerinde uyuyakalıyordu, çünkü kimse suya girmiyordu; kumsalda kitaplarını okuyorlardı,” diyordu.

Jaws, izleyicileri kumsaldan uzaklaştırıp sinema salonlarına çekti, yazı büyük bütçeli filmler için birincil vizyon tarihi haline getirdi ve gelecekteki gişe rekorları kıran filmlerin temelini attı. En unutulmaz sloganlarından biri “Yüzmeye gitmeden önce izleyin!” idi. Elli yıl sonra, hiçbir deniz keyfi bir daha eskisi gibi olmayacak.