Derry’ye Hoş Geldiniz: 1. Sezon 8. Bölüm Analizi
IT: Welcome to Derry 1. Sezon 8. Bölüm İncelemesi
Geçtiğimiz hafta, trajik Black Spot olayında yer alarak, sezonun en kanlı anlarına şahit olduk. Ekibin değerli bir üyesinin kaybı ve Pennywise’ın acımasız saldırılarıyla dolu, heyecan dolu bir bölüm izledik. İki ayın sonunda nihayet sezon finali olan Winter Fire ile bu sezonu geride bıraktık.

Filmleri izleyenler hatırlayacaktır ki, Winter Fire, Ben’in Beverly’ye çocukken yazdığı bir aşk şiiriydi ve hikayede kritik bir rol oynamaktaydı. Peki, bu bölümün isminin bu şiirle bir bağlantısı var mı derseniz, sezon finalinde bu sorunun yanıtını alıyorsunuz. Özetle, sezon finali yine duygusal olaylarla dolu ve Derry’de gerçek bir mutlu son, sadece bir hayal.
Penny, o kurnaz fareli köyün obuaçısı!
Önceki bölümde Komutan Shaw tarafından imha edilen taşlardan biri sayesinde, Pennywise serbest kalmış ve Derry’den çıkışı için yol açılmıştı. Son bölüm ise karamsar bir sis ile başlıyor. Dostumuz Penny, dünyaya açılmak için bu sisi kullanıyor ve kendine gelmesi için okula uğruyor. Bill Skarsgard, karakterin karanlık ve yıkıcı doğasını daha da derinleştiriyor. Yetenekleri arasında vantrologluk yapan, ardından da çocuklar için dans eden Penny, final sırasındaki performansıyla yine göz dolduruyor. Şarkı sekansı ve Fareli Köyün Obuacısı Pennywise sahnesi; benim en sevdiğim anlardan biri oldu. Yönetmen Andy Muschietti, kısa ama etkili anlar yaratma konusundaki başarısına devam ediyor.

Bölüm, dostlarının peşinden giden Lilly, Ronnie ve Marge ile birlikte Dick Halloran, Will’in ebeveynleri ve Taniel ile Rose’un mücadeleleri üzerinden geçiyor. Tempo genel olarak yüksek olsa da, tüm ekibin Pennywise ile yüzleşmesine kadar olan kısımlar akışı biraz bozuyordu. Hanlon çifti, Rose, Taniel ve Dick’in bir araya gelmesi ve genç kızların kamyon maceraları keyifli olsa da, Lilly’nin meteor taşına olan takıntılı sahnelerinden biraz bunalmıştım. Daha önce de belirttiğim gibi, senaryodaki askeri ve özel güçlere sahip meteor taşlarının hikayeye entegrasyonu gereksiz görünüyor. Will’in ailesini anlatıya dahil etmenin başka yolları olabilirdi. Zira romanda ve filmlerde, Pennywise’ı yenmenin tek yolu çocukların hayal gücüdür. Bu taşların hikayeye dahil edilmesi, bence yanlış bir karar.
Görsel efektlerde tutumlu olmalı mıyız?
Bölümün bir başka eksisi, görsel efektlerin aşırı kullanımıydı. Zorunlu anlarda, örneğin Ölü Işıklar veya şekil değiştirme sahnelerinde efekt kullanmak kaçınılmaz olsa da, genel olarak bölüm adeta bir görsel efekt gösterisi gibiydi. Yine de romanda Stanley’nin gördüğü Pennywise’ın kuş formunun diziye dahil edilmesini beğendim. İlgili sahnede Penny, uzayda meteor yağmuru altında ışınlarla delik deşik edilirken gördüğümde, tematik olarak doğru bir iş çıkartıldığını düşünüp, sahneyi keyifle izledim. Dahası, haftalardır devam eden, sisin Stephen King öyküsü The Mist ile bağlantılı olduğu teorisi de geçersiz hale geldi.

Bölümde dikkat çekici bir diğer an, Dick’in Pennywise’ın zihnine girerek, ona Bob Gray gibi davranmasıydı. Kendi tuzağına düşen Pennywise’ın yaşadığı şok ve o an harikaydı!
Ardından tanıdık bir yüzün, yine cesurca yardıma koşmasını gördük ve duygulandık. Evet, yıllardır süregelen bir klişe ama yine de etkili. Marge’ın cenazedeki konuşması belki yaşına göre çok büyük bir cümleydı fakat dostluğun, kalplere kurulan bir yuva olarak tarif edilmesi, bizi King evreninde olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Unutmadan, Marge ile ilgili yürütülen tahminlerden biri doğru çıktı! Pennywise, Marge’ın geleceğinden bahsederken zamanın kendisi için anlamsız olduğunu belirtti; bu da dizinin neden geçmişe dönen bir kurgu izleyeceğine açıklık getirdi. Pennywise gelecekte onu bekleyenleri biliyor ve hepsini bir seferde yok etmeyi planlıyor.
Ve ilk devrenin sonu!
Pennywise, Ölü Işıklar formunda gözlerden kaybolurken, biz dahi dostlarımıza yavaş yavaş veda ediyoruz. Will’in ebeveynleri verdikleri kararla, farkında olmadan Will ve gelecekteki eşinin ölüm kararını imzaladılar. Hatırlatmakta fayda var ki, Will, romanda ve filmlerde Mike Hanlon’ın merhum babasıdır. Dick Halloran da kendini bulma yolculuğuna çıkacak ve görünen o ki, sıradaki durağı The Shining’in ünlü The Overlook Oteli olacak! Ölü Işıklar’a maruz kalan Bayan Kirsch’ün halini de gördükten sonra, şok edici bir final sahnesiyle sezonu kapatıyoruz. Spoiler vermeden söyleyebileceğim tek şey, tanıdık yüzlerin geri döneceği ve yine duyacağımız o meşhur söz: ‘Derry’de hiçbir şey ölü olarak kalmaz tatlım.’

IT: Welcome to Derry 1. Bölüm böylece sona eriyor. Evet, 1. Bölüm! Başka bir deyişle, 2. Bölüm yani 2. Sezon bizi bekliyor!
IT: Welcome to Derry 1. Sezon 8. Bölüm, Winter Fire, hem görsel hem de tematik olarak başarılı bir deneyim sunuyor. Başta Bill Skarsgard olmak üzere, çoğu oyuncu tatmin edici performanslar sergiliyor; fakat Rich’in yokluğu hissediliyor. Winter Fire, zeka dolu fikirlerle dolu olup, Stephen King’in evreninde derinlemesine iyi çalışıldığını gösteriyor. Yaklaşık bir saat süresine rağmen akıcı bir şekilde ilerliyor. İlk bölümden beri atılan iplikler kozmik ölçekte birbirine bağlanırkene, Maturin’e bir kez daha selam çakılıyor. Gelecek sezonlar için, özellikle de Fareli Köyün Obuacısı Pennywise için sabırsızlanıyorum.
