Teknoloji Haberleri

Büyük Patlama Sonrası İlk Yıldız Belirlenmiş Olabilir

Büyük Patlama'dan sonra keşfedilen ilk yıldızlar
Evrendeki ilk yıldızlar, bilim insanlarının “Population III” olarak adlandırdığı ilkel yıldızlar, yıllardır kozmolojinin en büyük sırlarından biri olmayı sürdürüyor. Bu yıldızların, Büyük Patlama’nın hemen ardından, evrende henüz ağır elementlerin oluşmadığı bir dönemde tamamen hidrojen, helyum ve sınırlı miktarda lityumdan oluştuğu düşünülüyordu. Ancak şimdiye kadar bu yıldızların doğrudan izlerini bulmak mümkün olmamıştı; yalnızca dolaylı kanıtlarla varlıkları hakkında söz edilebiliyordu. Fakat şu anda astronomlar bu konuda en sağlam kanıtı elde etmiş olabilirler.

LAP1-B Galaksisi, Kozmik Şafağın İzlerini Taşıyor

Toledo Üniversitesi’nden astronom Ari Visbal ve ekibi tarafından sürdürülen yeni bir araştırma, Büyük Patlama’dan yaklaşık 800 milyon yıl sonra oluşmuş oldukça uzak bir galaksi olan LAP1-B‘yi incelemektedir. Araştırmacılara göre bu galaksi, ilk yıldız nesline ev sahipliği yaptığına dair üç temel teorik kriteri bir araya getiren ilk adaydır. James Webb Uzay Teleskobu’nun gözlemleri, LAP1-B’nin evrendeki en ilkel yıldız oluşum bölgelerinden biri olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu buluş, evrenin en karanlık dönemlerini incelemeyi mümkün kılan kütleçekimsel merceklenme yöntemi sayesinde elde edilmiştir. LAP1-B, ön plandaki MACS J0416 adlı galaksi kümesinin devasa yerçekimi alanı tarafından yaklaşık 40 kat büyütülerek görünür hale gelmiştir. Normal şartlarda bu kadar zayıf bir gökcismini gözlemlemek imkânsız olurdu. Ancak bu kozmik “büyüteç” etkisi sayesinde James Webb, galaksinin ışığını detaylı bir şekilde inceleme fırsatı bulmuştur.

Elde edilen spektral veriler, LAP1-B’nin yıldız oluşum bölgelerindeki oksijen oranının Güneş’inkinin yalnızca %0,42’si olduğunu göstermektedir. Bu oran, bilinen en düşük metal içeriğine sahip yıldız oluşum bölgesini işaret etmektedir. Galaksinin toplam yıldız kütlesi, 2700 Güneş kütlesinden daha azdır; yani gökbilimcilerin Population III yıldızlarının küçük kümeler halinde doğduğuna dair öngörülerine tamamen uygundur.

Araştırmada ayrıca, bu galaksiden gelen ışığın olağanüstü derecede yoğun bir iyonlaştırıcı radyasyon alanı taşıdığı belirtilmiştir. Bu durum, ağır elementlerle zenginleşmiş yıldız popülasyonlarının üretemeyeceği kadar güçlü bir ışıma türünü ifade eder. Dahası, gözlemlenen karbon-oksijen oranı, metal içermeyen yıldızların evrimine dair yapılan teorik tahminlerle örtüşmektedir. Bilim insanları, bu bulguları ilkel yıldızların varlığına dair beklenen kanıt olarak nitelendirmektedir.

Bu keşif, sadece kozmik tarihin ilk bölümlerini aydınlatmakla kalmıyor; aynı zamanda yıldızların, galaksilerin ve ağır elementlerin nasıl oluştuğuna dair temel soruları yanıtlamaya yardımcı olacak önemli veriler sunmaktadır.