Sinema & Dizi

Ari Aster’dan Yapay Zeka Uyarısı: “Artık Geç Kalındı!” – Haberler

“Beau Is Afraid” ve “Eddington” yapımlarıyla bilinen yönetmen, yapay zekanın yüceltilmesi ve gerçekliğin kaybolmasından endişeli.

Deadline

Korku sinemasının öncülerinden Ari Aster, sinema dışında da kaygılarını açıkça ifade etmekten kaçınmıyor. Yönetmen, son eseri “Eddington”ın tanıtımında gerçekleştirdiği bir söyleşide yapay zekanın yükselişini “çok korkutucu” olarak nitelendirdi.

Bu konuda büyük endişelerim var.” diyen Aster, “Açıkça söylemem gerekirse, artık çok geç. Şu an bir yarış içerisindeyiz. Teknolojinin tarihine bakınca, mantık her zaman aynı: Eğer yapabiliyorsak, yaparız. Ama daha büyük sorularım var. Marshall McLuhan’ın ne dediğini hatırlayın: ‘İnsan, makine dünyasının cinsel organıdır.’ Bu teknoloji bizim bir uzantımız mı, yoksa biz onun bir uzantısı mıyız, ya da onu hayata geçirmek için mi buradayız?” şeklinde düşüncelerini paylaştı.

Aster, yapay zeka geliştiren mühendislerin kullandığı dilin, teknolojiyi bir araçtan ziyade bir tanrı olarak gördüklerini ifade etti: “Eğer bu mühendislerle konuşursanız, yapay zekadan yeni bir mecra gibi değil, bir tanrı gibi bahsediyorlar. Gerçekten de, tıpkı müridler gibi konuşuyorlar. Tapınmaya yönelik bir dilleri var. Gerçekliğimizle hayali gerçeklik arasındaki o sınır kayboluyor. Artık birbirimizle bütünleşiyoruz. Bu gerçekten korkutucu.

Aster, yapay zekanın “gerçek” olmasının kendisini de rahatsız ettiğini belirtti: “İşin en garip yanı, benim beklediğim kadar tuhaf olmaması. Yapay zeka videolarını izliyorum ve gerçekten yaşanmış gibi görünüyorlar. Bu durum insanın uyum sağlama yeteneği ile ilgili. Ne kadar tuhaf olursa olsun, içinde uzun süre kalırsan normalleşiyor. Ama şu anda büyük bir olay gerçekleşiyor ve bu konudaki söz hakkımız yok. İşte buradayız. Gerçekten bu süreci yaşayacağımıza inanamıyorum. Aman Tanrım.

Yeni filmi “Eddington”un da bu temalara vurgu yaptığını belirten Aster, “Film 2020’de geçiyor ama 2025’te gösterime girmesine rağmen hâlâ güncel, belki de daha da güncel.” dedi. “Herkesin birbirinden uzaklaştığı, dış dünyanın bağlantısını kaybettiği bir hikaye anlatmak istedim. Herkes sadece kendi küçük dünyasına inanıyor ve o kesinlik balonunun dışındaki her şeyden şüphe ediyor.

Filmdeki karakterleri “cyborg” olarak tanımlayan Aster, sözlerine şöyle devam etti: “Aslında hepimiz birer cyborg’uz. Film boyunca aklımızda bu soruyu taşıdık: Bu sahnede ekranları nasıl dahil edebiliriz? Sorun şu: Bir şey ne kadar arka planda olursa, o kadar görünmez ve sıradanlaşıyor. Ben ise ekranların gerçek hayattaki kadar rahatsız edici olmasını istedim. Bu insanlar bir topluluk gibi görünseler de aslında öyle değiller. Aynı odalarda olsalar bile, birbirinden tamamen farklı düzlemlerde var oluyorlar.